11 Nisan 2016 Pazartesi

Kendi Kendine Konuşmalar

Burada öylece durmayı öğreniyorsun, yalnızlığı. Öksürük nöbetlerine de alıştın, mevsimlerin eksik geçmesine de. Diretmenin anlamsızlığını, koyvermeyi ama yine de umut etmeyi -öğreniyorsun. Okul çıkışlarında ödevleri kaldırım üstünde yapan, -eve gittiğimizde bütün zamanın bize ait olduğuna inanan-çocuklardık biz. Öğreniyorsun zaman hep geçiyor, o çalar saat 7 dedim mi ötüyor, o vapur 8 dedim mi kalkıyor. Zaman geçiyor; ama sen ne yelkovanı biliyorsun ne akrebi. Sabır mı? Kalmadı. Çünkü her gün, her saat ve her dakika sabretmeyi deniyorsun. Deniyorsun işte en azından. 24 yıldır aynı yokuşu iniyor, aynı merdivenlerden çıkıyorsun. Aynı kapıdan giriyor, kendine ait bir kapının olmadığından yakarıyorsun. Yakarıyor musun? Artık isyan da mı etmiyorsun, tükendin mi? Şükretmeyi mi öğretiyorlar. Bu zaman denilen şey, en çok çocukken geçiyor, kaldırımlarda ödev de yapsan, akşam ezanında o kapıdan gireceksin. Zaman, ucu zehirli keskin bıçak-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder