11 Nisan 2016 Pazartesi

Mavi Sinek

Çok yeşil etraf.
Garipsedim.
Yeşil olan şeyleri garipsemeye başladım.
kafatasımın içi, bir kaç santimetre küp  yeşille dolu.
-en sevdiğim-

Bir ses ki kırık cam parçaları gibi batıyor beynime.
Uykulu sesi acıtıyor. Sırf uykudaki hali - sadece-
O zaman Nemesis susuyor, nefesini tutuyor işte.

-Bir kahveli bira istedim.-

Kadın, susuyor. Böylece bir kere daha o sarı çöle atıyor kendini.

Yepyeşil etraf. Garipsiyorum.
o sarı çölde kafatasımın içi, bir kaç santimetre küp yeşille dolu.

Yeşil bir betimleme ile kıpkırmızı güneşe adım atıyorum.

Elimi tutan? Rengarenk yeşillikte
-istersen yalnızlık de ona-
Mavi Sinek.

10022012

Kendi Kendine Konuşmalar

Burada öylece durmayı öğreniyorsun, yalnızlığı. Öksürük nöbetlerine de alıştın, mevsimlerin eksik geçmesine de. Diretmenin anlamsızlığını, koyvermeyi ama yine de umut etmeyi -öğreniyorsun. Okul çıkışlarında ödevleri kaldırım üstünde yapan, -eve gittiğimizde bütün zamanın bize ait olduğuna inanan-çocuklardık biz. Öğreniyorsun zaman hep geçiyor, o çalar saat 7 dedim mi ötüyor, o vapur 8 dedim mi kalkıyor. Zaman geçiyor; ama sen ne yelkovanı biliyorsun ne akrebi. Sabır mı? Kalmadı. Çünkü her gün, her saat ve her dakika sabretmeyi deniyorsun. Deniyorsun işte en azından. 24 yıldır aynı yokuşu iniyor, aynı merdivenlerden çıkıyorsun. Aynı kapıdan giriyor, kendine ait bir kapının olmadığından yakarıyorsun. Yakarıyor musun? Artık isyan da mı etmiyorsun, tükendin mi? Şükretmeyi mi öğretiyorlar. Bu zaman denilen şey, en çok çocukken geçiyor, kaldırımlarda ödev de yapsan, akşam ezanında o kapıdan gireceksin. Zaman, ucu zehirli keskin bıçak-

10 Nisan 2016 Pazar

Sri Lanka

Mimozalar açtığına göre gidebilirsin bayım.
Kış da senin yaz da benim.
Bahar hep ayrı, hep kırık.
Mimozalar solduğunda bayım, yoksun biliyorum.

20022016

16 Mart 2016 Çarşamba

Kavala

Gençlik geçiyor azizim, gençlik bitiyor. 
En çok yıllar daha çok geçmemişken yaş almak, 
daha beyazlamadan saçlar, 
kırışıklıkların tam olarak belirginleşmeden 
ruhunun kocaman bir m.ö si yorgunluğu taşıması ise 
cüzdanınında yazanın 
yani kaç mevsim yaz gördüğünün hiç hiç hiç önemi yok. 

Sen bazen çocuklukta hiç tanımadığın bir teyzenin, 
örneğin; Ülker teyze, öldüğünü belediye anonsundan duyduysan 
bir yaş daha atıyorsun azizim. 

Bir yolculukta daha sevdiğinden ayrılıyorken bir yaş daha atıyorsun, 
rakının yanında meze değil; müzeyyen arıyorsan yine bir yaş daha atıyorsun. 

Bu yaş dedikleri azizim gözlerden aktığında değil; gönülden aktığında atıyor. 
Bir yıl değil; belki bin yıl öncesinde. 

12032016/ Çanakkale

8 Aralık 2015 Salı

08122015

İnsanlar geliyor, insanlar geçiyor...
Bu yüzden var belki iskeleler, garlar, işte yollar. 
Ve bu düzen koyacak bir tuğla daha yalnızlığa.
Çünkü her gidilen yerde bir kale etten, kemikten.
Gel-

24 Kasım 2015 Salı

İstifa Ediyorum

Aynı anda kaç kişi -bıktım- diyor kim bilir birbirinden habersiz.
Aynı anda kaç kişi küfürü basıyor farklı kişilere, olaylara, olgulara belki Allah'a -hâşâ- 

Hayat bu; koca bir fanusta nefes almaya çalışan, hep olduğun yerden başka bir yere gitme hayaliyle yaşayan; ama olduğu yere köklerini salmış iki adım atamayan zavallı yaratıklarız işte -çoğumuz- 

Her sabah uykudan feragat edip, yollara düşen -belki sabah ezanıyla-,
yol boyunca başka bir işte mutlu olur muyum, o iş ne olmalı vs gibi soru işaretlerini evrenin tüm boşluğuna yollayan, sonunda "evreka!" diyemeyeceğini bilen otomatik portakallar da afrikaya dahil Cemal'im. 

Öyle ki kendi adıma konuşacak olursam 16 yıl yetmez gibi ikinci üniversiteyi okuyan bir çıkmaz sokak yolcusu olarak işe giderken vapurdan atlayıp balıklara yem olma fikri her şeyden, girdiğim bütün derslerden, okuduğum tüm kitaplardan daha doğru daha güzel geliyor.
Çünkü balıklara vitamin olma fikri işe gittiğimde müşterinin vereceği brieften daha ulvi bir görev bence. 

Sevgili tanrı kusura bakmasın, babaların mutsuz olduğu bir dünyada balıkları en azından mutlu etmek ölen bir evladın son gülüşleri olur. Yani cennet yok ise burada arafta da kalamayız değil mi? 

Ben yarın erken kalkacağım. Çünkü istifa etmem gereken bir işim var. İyi geceler. 

17 Eylül 2015 Perşembe

Dionysos bile kıskandı. 
"Bira kadehinde şarap mı? Yuh, ben nasıl denemedim?" Falan triplere girdi. 
Çünkü biz çok tatlıyız. Şarap aldığımız bakkaldan hediyedir kadehler. 
Çünkü küçük şeylerden mutlu olan iki şapşiğiz. 
-Ezgi şarap mı alsak ya?
-ohaaaaaa edaaa, kimeneee😮 

-bakkal amca: vay be bütün yaz kimsenin almadığı şarabı görüp de bu kadar sevineni bi sizi gördüm.
Çünkü hep dediğim gibi içiyosak Kime ne?
🍷 

Biz 10 liralık şarap, iki hediye bira kadehi ve bir Gökyüzü ile çoğu insana iç çektirdik. 
Adalar Belediyesi yazan bir bankta (ki aslında bu da bakıp görmeyenlerin bildiği.. Çünkü üzerinde çok güzel şiirler de var) 
bu kadar keyif çatan başka kim var.
Bence Dionysos olmak değil mesele kardeş, mesele insan olmak. 

Mesele inekle selfie çekince mutlu olmak kardeş.
Gülün lan.


Burgazada/ 17092015