Çok yeşil etraf.
Garipsedim.
Yeşil olan şeyleri garipsemeye başladım.
kafatasımın içi, bir kaç santimetre küp yeşille dolu.
-en sevdiğim-
Bir ses ki kırık cam parçaları gibi batıyor beynime.
Uykulu sesi acıtıyor. Sırf uykudaki hali - sadece-
O zaman Nemesis susuyor, nefesini tutuyor işte.
-Bir kahveli bira istedim.-
Kadın, susuyor. Böylece bir kere daha o sarı çöle atıyor kendini.
Yepyeşil etraf. Garipsiyorum.
o sarı çölde kafatasımın içi, bir kaç santimetre küp yeşille dolu.
Yeşil bir betimleme ile kıpkırmızı güneşe adım atıyorum.
Elimi tutan? Rengarenk yeşillikte
-istersen yalnızlık de ona-
Mavi Sinek.
10022012
11 Nisan 2016 Pazartesi
Kendi Kendine Konuşmalar
Burada öylece durmayı öğreniyorsun,
yalnızlığı.
Öksürük nöbetlerine de alıştın,
mevsimlerin eksik geçmesine de.
Diretmenin anlamsızlığını, koyvermeyi ama yine de umut etmeyi
-öğreniyorsun.
Okul çıkışlarında ödevleri kaldırım üstünde yapan,
-eve gittiğimizde bütün zamanın bize ait olduğuna inanan-çocuklardık biz.
Öğreniyorsun zaman hep geçiyor,
o çalar saat 7 dedim mi ötüyor,
o vapur 8 dedim mi kalkıyor.
Zaman geçiyor; ama sen ne yelkovanı biliyorsun ne akrebi.
Sabır mı?
Kalmadı.
Çünkü her gün, her saat ve her dakika sabretmeyi deniyorsun.
Deniyorsun işte en azından.
24 yıldır aynı yokuşu iniyor,
aynı merdivenlerden çıkıyorsun.
Aynı kapıdan giriyor,
kendine ait bir kapının olmadığından yakarıyorsun.
Yakarıyor musun?
Artık isyan da mı etmiyorsun,
tükendin mi?
Şükretmeyi mi öğretiyorlar.
Bu zaman denilen şey,
en çok çocukken geçiyor,
kaldırımlarda ödev de yapsan,
akşam ezanında o kapıdan gireceksin.
Zaman, ucu zehirli keskin bıçak-
10 Nisan 2016 Pazar
Sri Lanka
Mimozalar açtığına göre gidebilirsin bayım.
Kış da senin yaz da benim.
Bahar hep ayrı, hep kırık.
Mimozalar solduğunda bayım, yoksun biliyorum.
20022016
16 Mart 2016 Çarşamba
Kavala
Gençlik geçiyor azizim, gençlik bitiyor.
En çok yıllar daha çok geçmemişken yaş almak,
daha beyazlamadan saçlar,
kırışıklıkların tam olarak belirginleşmeden
ruhunun kocaman bir m.ö si yorgunluğu taşıması ise
cüzdanınında yazanın
yani kaç mevsim yaz gördüğünün hiç hiç hiç önemi yok.
Sen bazen çocuklukta hiç tanımadığın bir teyzenin,
örneğin; Ülker teyze, öldüğünü belediye anonsundan duyduysan
bir yaş daha atıyorsun azizim.
Bir yolculukta daha sevdiğinden ayrılıyorken bir yaş daha atıyorsun,
rakının yanında meze değil; müzeyyen arıyorsan yine bir yaş daha atıyorsun.
Bu yaş dedikleri azizim gözlerden aktığında değil; gönülden aktığında atıyor.
Bir yıl değil; belki bin yıl öncesinde.
12032016/ Çanakkale
En çok yıllar daha çok geçmemişken yaş almak,
daha beyazlamadan saçlar,
kırışıklıkların tam olarak belirginleşmeden
ruhunun kocaman bir m.ö si yorgunluğu taşıması ise
cüzdanınında yazanın
yani kaç mevsim yaz gördüğünün hiç hiç hiç önemi yok.
Sen bazen çocuklukta hiç tanımadığın bir teyzenin,
örneğin; Ülker teyze, öldüğünü belediye anonsundan duyduysan
bir yaş daha atıyorsun azizim.
Bir yolculukta daha sevdiğinden ayrılıyorken bir yaş daha atıyorsun,
rakının yanında meze değil; müzeyyen arıyorsan yine bir yaş daha atıyorsun.
Bu yaş dedikleri azizim gözlerden aktığında değil; gönülden aktığında atıyor.
Bir yıl değil; belki bin yıl öncesinde.
12032016/ Çanakkale
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)