29 Mart 2014 Cumartesi

Ay'ın Basamakları, Bastıkları

Kaldırdı başımı, 
Ay'a bak dedi karanlığımda.
Çocukluğumu sevdi, çocuğumdan çok sevdi. 
Kadın: -
Adam: ?

İnanç acemisi,


Küçülür, küçülür, küçüldü yine.
Ve 
Büyüdü içimde kök verdikleri hepsinin. 

Hep gittiklerimin. 
Döndüklerimin. 

Yeryüzü, konuştuklarınızla, durmadıklarınızla dolu. 

Yüzüm, dokunduklarınızla, 
bıraktıklarınızla, gittiklerimizle dolu. 

Denemeler: soyutlamalarımla dolu.

Yine bitenlerle. 

Ve biteceklere...

rakırakırakı.

23 Mart 2014 Pazar

364 Gün, 1 Kırık

Bir gece, belirsiz.
Bir gece, suçlu.
Bir gece, özür kabul etmeyen.
Bir gece, ne söyleyeceğini bilmeyen,
Şiir okuyamayan.
Çünkü hissedemeyen.
Şiir dinleten.
Çünkü bir şeyler anlatmak isteyen.
Ve bir gece,
Sadece bir gece.
Silinmeye yüz tutmuş.
Kırmış.
Öpmüş.
Geçmemiş.
Yara açmış.
Bir gece.
Sadece yıldızsız bir gece.
Karanlığında yok olmuş.
Bu sene 364 gün, 1 kırık.

9 Mart 2014 Pazar

Kuş Hevesi

Bir dergide okudum, işte hayat böyledir diyor, bir an gelir örümcek ağında asılı kalmış gibi durursun. Durursun öyle 'ben ne yapıyorum' diye. Çocukluğun gelir aklına. Sarılmak istersin eski günlere. Ne kadar  çocukluğuna dönmek istersen, bil ki o kadar yaşlısın ve ölüme yaklaşmaktasın. Dünü de yarını da tükettiğin bugün düşündürür, ondan. Yoksa kafa kağıdın eskidiğinden değil. Gençken de yaşlanır ve ölüme yaklaşır insan.
22 yaşındayım, ve ben en çok çocukluğumu özledim. Çocukluğumda merdivenin başındaki çam ağacına astığım çamaşır ipini salıncak yapıp, ip kopar mı? düşer miyim? demeden sallandığım
-kuş hevesiyle- bu ağacın altında şimdi ucuz şarabımla tek başıma acaba bu ağaca şu ipi assam ve yine sallansam; ancak çocukluğumdan farklı. Sallansam.
Örümcek ağında asılı kaldığımı düşünüyorum. Zaman dolduğunda bir örümcek tarafından yutulacağımı, ses çıkaramayacağımı. Sesim çıksa da kimsenin duymayacağını. Düşünüyorum.
Çocukluğumda en sevdiğim yer, yine en sevdiğim. Ancak bana inat iki salıncağın da ikisi insanoğlu(!) tarafından koparılmış. Kalbimin beynime giden damarları gibi.
Boş. Zincirler yok. Bomboş. Gülüşümü, çocukluğumu, salıncakla birlikte kalbimi de kıran insan.
Bir ayet okuyorum, yeterince iç karartıcı. Çünkü korkmuştum. Küçükken. Ve büyüdüm. O ayetle üstüme kahverengi örterler mi diye düşünüyorum. Ve bu karanlık, bu renk, koyu? Değecek gibi durmuyor.

Bir erik ağacıyım, kış güneşine aldanan. Ve yapraklarımı döküyorum, yaz gelmeden. Meyve veremeden.
Öğrendiğim var, tüm bu düşünceleri sildirip attıran. Unutmak, ve daha mutlu yaşamak.
Uzaklaşmak, affetmek ve havale etmek inandığına.

Şimdi kışa aldanmış erik ağacının yanında yazı bekliyorum. Çam ağacımın altında tekrar sevinçle sallanmayı. Çünkü burası benim gezegenim. Bildiğim gerçek. Çocukluğumu özlüyorum ama; geleceğim kadar değil. Gelecek, gelecekte olan.